Beraat Gecemiz Mübarek Olsun
Yarın gece Berat Kandili, İnsanlık âleminin önüne açılan aydınlık bir gece. Bu geceyi nasıl değerlendir meliyiz? Mehmet Paksu'nun yazısı. Berat Gecesi davetiyesi Yarın gece Berat Kandili, Şaban ayının 15. gecesi. İnsanlık âleminin önüne açılan aydınlık bir gece… Berat Gecesinin en başta iki önemli özelliği göze çarpar. Birisi, Ramazan’a hazırlık aşaması olması, diğeri de Allah’ın özel davetinin öne çıkmasıdır. Ramazan’a hazırlıktır, çünkü Berat Gecesi Ramazan’dan öncesi en son mübarek gecedir. Bu gece beratımızı, kurtuluş belgemizi alır almaz, ver elini Ramazan ayı. Artık kimse bizi tutamaz. Başlar bir hasret ve koşturmaca… Hasret, gittikçe artan Ramazan özlemidir, koşturmaca da, durmadan, dinlenmeden Ramazan’ın ilk gecesini, orucun ilk gününü yakalamaktır. Ramazan bir gelmeye görsün, ondan sonra Kadir Gecesine kadar hızlı bir tempo başlar. Gittikçe yükselen bir eforla sürekli mesafe alma gayreti başlar. Bu mesafe imanda ve ibadette, şükürde ve sabırda, mağfirette ve merhamette sürer gider. Berat Gecesinde bir de bitip tükenmeyen, ara vermeden sürüp giden nurlu bir davetiye elimizden tutar. Alır bizi, kudreti her şeyi yetene, hazinesi sonsuz olana, nimeti ve ikramı had hudut olmayana götürür. Berat Gecesinde beni heyecanlandıran ve coşturan bu davette yer alan şu cümleler ruhuma ve gönlüme bayram ettirir: Davetinin habercisi Peygamberimizdir. Buyururular ki: "Şaban ayının 15. gecesi geldiğinde geceyi uyanık ibadetle, gündüzü de oruçlu olarak geçirin. O gece güneş battıktan sonra Allah rahmetiyle dünya semasına tecelli eder ve şöyle seslenir: "İstiğfar eden yok mu, affedeyim ve bağışlayayım. "Rızık isteyen yok mu, hemen rızık vereyim. "Başına bir musibet gelen yok mu, hemen sağlık ve afiyet vereyim. "Böylece tan yerinin ağarmasına kadar bu şekilde devam eder."5 Kulun önüne açılan bu fırsatlar zincirinin içinden neler yok ki… Af, rızık, sağlık, afiyet ve nimetler üstü nimet olan Allah’ın yakınlık mesajı. Bu mesaj inanan herkese, gönül kapısı açık olan her kula, ümitle dolu her mü’mine, günahlar içinde bocalayan her nefis sahibine, açlık, yokluk ve tükenmişlik yaşayan her insanadır; sabahlara kadar, gün ağarıncaya kadar… Bu davete koşmayanı düşünebiliyor musunuz? Bu ziyafette yer almak istemeyene hayal edebiliyor musunuz? Bu nimetlere sırt döneni tahmin edebiliyor musunuz? Ne bahtsızlıktır, ne kayıptır ve ne perişanlıktır bu tembellikler… Hala nefsiyle barışık olanlar vardır, hala şeytanla arasını bozmak istemeyenler vardır. Bunların bir kısmını Peygamberimiz şöyle dile getiriyor: "Muhakkak ki, Allah Azze ve Celle Şaban'ın onbeşinci gecesinde rahmetiyle yetişip her şeyi kuşatır. Bütün insanları bağışlar. Yalnızca Allah’a ortak koşanlar ve kalbleri düşmanlık hissiyle dolu olup insanlarla zıtlaşmaktan başka bir şey düşünmeyenler af dışı kalırlar."6 Bunlara ek olarak bir de, "Kâhin, sihirbaz, kinci veya içkiye düşkün olanlarla ana babasını incitenler ve zinaya ısrarla devam edenler."7 af nimetinden mahrum olurlar. Manevi âlemde bir yıllık kader programının yapıldığı ve bir yerde Kadir Gecesi kutsiyetinde olan, her amelin sevabının 20 bine çıktığı bu gecede dua iklimine biraz daha yoğun girmek gerekiyor. Özellikle Allah’a yakınlığının zirvesinde bulunan Peygamberimizin şu yakarışını tekrar ederek… "Allah’ım!, Azabından affına, gazabından rızana sığınırım, Senden yine Sana sığınırım. Sana gereği gibi hamd etmekten âcizim. Sen Kendini övdüğün gibi yücesin."
Yorum Gönder
0 Yorumlar